Hasret Gökbel Yazio: Ben Uysalım, Sen Uysalsın, Hepimiz “Uysallar”ız
27 Nisan 2022Son güncelleme: 27 Nisan 2022
0 5 dakika okuma süresi
“Ben Kimim” diye başlar tüm ilk sorular. “Yaşam hedefim ne?”, “Burada ne işim var?” diye de devam eder genelde bu sonsuz zincir… Harekete geçiren de çoğunlukla “Ben en son ne zaman mutluydum?” olur… Yanıtları net olarak keşfeden ve yüksek sesle söyleyebilen enderdir ve o ölçüde özgürleşmiş özellerdendir. Gölgesiyle barışmıştır o. Denklemi çözemeyenlerse tıpkı hapishanenin (!) içinde yeknesaklığın getirdiği sıkıcılıkla kâh taşar, kâh coşar, kâh ağlar… Aynasız bir aynılıktır hayat; göstermez sana seni; en tabanda, kuytudaki öz hücresinde “mış gibi” yaptırarak yaşatır. Sen bazen keyifli, bazen üzgün, bazen zalim, bazen de uysalsındır…
Sıkıntı geçen günlerde yüzümü güldüren az mevzulardan biri de Türk sinema ve dizi dalı.
Başarılı sinematografisi, efsane oyunculukları, bilhassa yerli dizilerde alışık olmadığımız kadrajları, senaryosu, müzik kullanımı, kurgusu ve bildirileri ile neo-noir sinemalar tadında bir diziye kavuşmuş olmanın memnunluğu ile 2 günde bitirdim.
Uysallar hepimize ayna tutuyor, biz mecbur kendimizi görüyoruz!
Öz-yalnızlık; öz-arayış; hapishane inşası metaforu ile yaratılmış (bir nevi) öz-esaret; kenti kaplayan sisin sembolize ettiği gizli-ikili hayatlar, körlük ve kapanan şuurlar..
Lakin bana nazaran Uysallar’ın en miniği Ece’nin (Nilay Yeral) hepimize hatırlatmaya çalıştığı kapitalizm ve modernizmin yuttuğu beşere karşı “saf-bilge insan” modeli dizinin vurguladığı en kıymetli noktalardan biri!
Bu ikilinin, tahminimce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki yıllarına dayanan “kankalık”ları vakit içinde ünü ülke hudutlarını aşan ortak üretimlere dönüşmüş durumda.
Evet, güya iyi-kötü bir mükafatla takdir edilecek üzere geliyor bana Uysallar.
Esasen çok beğendiğim Songül Öden, vaktinde işletme mühendisi iken Oktay’a aşık olup, iki (sorunlu!) çocuk doğurup, “evinin kadını” moduna geçen, sonra da süratle geçen yılların paniği ile kendisini gençleştirme ve “yeniden hatırlama” kederine düşen Nil Uysal’ı canlandırırken bu defa bende hayranlık uyandırdı.
Şahsen bugüne dek nispeten daha hafif rollerde izlediğim Öner Erkan’ın (Oktay Uysal) oyunculuğunun beni şaşırttığını itiraf etmeliyim.
Gündüzleri mimar Oktay, geceleri Punk Oktay maske değiş tokuşunda, bu bölünmeyi rolün icap ettirdiği beceriksizlikle yansıtacak oyuncu seçimi için ben yeniden Onur & Hakan ekürisini tebrik edeceğim.
Bana kendi ütopyamdan vazgeçmememi hatırlatan, en başta söylediğim “özgürleşmiş özellerden” olan Moloz Arif’e (Durukan Ordu) ise teşekkürü borç bilirim.
Kısacası emeği geçen herkesi tebrik etmek istiyorum.