Emrah Kozan Yazio: Yaratıcı Niyet ve İnsan

Yaratıcı tahlil ve fikirler gökten zembille inmez! İnsan sorunu hisseder, yaşar, tecrübeler ve en sonunda düşünür ve tahlili bulur. Ve insan yaşadığı, hissettiği, deneyimlediği her şeyi çok çarçabuk çözer.

İnsan yer yüzüne keşfetmek için gelmiştir ve bu yegane misyonunu hakkı ile yerine getirmelidir. O halde keyifli keşifler;)

Bilinen en ilkel beşerden bugüne gelen bir dilektir keşfetmek ve hayal etmek. Alışılmış ki bunun ardında merak duygusu ve hayal gücü üzere insanı insan yapan pahalar vardır.

İnsanı başka canlılardan ayıran şey kalbi ve aklıdır. Kalbin ve aklın buluştuğu noktada ise yaratıcı niyet ve tasarım dediğimiz olgu ortaya çıkar. Bu dürtülerin tümü en ilkel beşerden en çağdaş beşere kadar hepimizde ziyadesiyle mevcuttur.

Bildiğimiz, yaşadığımız tüm medeniyeti inşa eden ve bugünlere getiren en kıymetli insani dürtü ‘Merak” tır. İnsanoğlu, aklı ve kalbi ile tıpkı anda gerçekleştirebildiği bu süper dürtü sayesinde bugünlere gelmiştir. Merak tahminen de yaratıcının beşere lütfettiği en büyük yetenektir. Sahip olduğumuz tüm bilgiyi aslında bu kolay dürtüye, ‘Meraklılığımıza’ borçluyuz.

İnanılması güç bir keşif. Bu mağara bize en ilkel devirden bugüne insanoğlunun neyin peşinde olduğunu anlatır. İlkel beşerler bugünümüze adeta el sallıyorlar! Fevkalade bir keşif ve iz bırakma isteği. İnsanın en temel içgüdüsü tahminen de. Hangi gayeyle yapıldığı bilinmiyor fakat yapılan karbon testlerinde çizimler 9.000 yıl öncesine ilişkin olduğu tespit edildi. Birden fazla sol el! Sanatkarlar, muhtemelen sol ellerini duvara dayayarak, sağ elleri ile de boyayı nefesleriyle püskürterek bu izleri bıraktılar. 

Sürekli öğrenip, deneyimleyerek ve bu bilgiyi geliştirip gelecek kuşaklara aktararak. İçimizdeki temel dürtü iz bırakmak ve keşfetmek isteği, işte bu tasarım dediğimiz olguyu besleyen en pahalı iki öge ve tıpkı vakitte yaratıcı dizaynın temelinde bulunan en kıymetli şey.

‘Tasarım, insanın etrafında keşfettiği bir olguyu, bir sorunu; anlayarak, hissederek ve deneyimleyerek bunun tahlilini çeşitli usullerle anlatma sanatıdır.’ Tasarım yalnızca bir defa olan bir durum değil daima olan, gelişen ve yaşayan bir süreçtir. Tıpkı insanın kendisi üzeredir. Zira insan yaşadıkça var olan sorunları ve tahlilleri değişir ve gelişir.

Düşünce nedir? Kendinize bu soruyu sormayı hiç düşündünüz mü? Aslında daima düşündüğünüz için, buna o kadar aşinayızdır ki  ne tanımlamaya ne de açıklamaya gerek duymadan anlayabildiğimizi hissederiz.  Beyin birçok farklı cinste niyet üretir.

İnsan niyet gücünü kullanabildiği ölçüde başarılıdır. Niyet genelde istemsizce yapılan ve birden fazla vakit bir refleks üzere gelişen beyin aktivitesidir. İnsan etrafından aldığı ikazlar ve bilgiler ile zihninde bu bilgileri yoğurarak yeni çıktılar elde eder ve bu çıktılar doğrultusunda ömrü anlamlandırır. Fikir tam manasıyla budur ve insan lakin düşündükleri kadar etrafını algılayabilir.

Yaratıcı fikir insanı daha proaktif yapar ve daha hassas olmasını sağlar. İnsan etrafındaki tüm sorunlara yaratıcı fikir sistemi ile tahliller bulur ve bu tahlilleri hayata geçirir. Bu içgüdüsel olarak genlerimizle bize aktarılmış olan yegâne yetenektir.

Aslında her insan özünde yaratıcı niyet konusunda usta doğar. 

Doğru ve yaratıcı formda düşünen her insan başarılı olur. Bu kalbin ve aklın buluşması ve tıpkı anda birebir noktaya odaklanmasıdır. İnsan niyetlerini denetim edebilir, kanılarını denetim eden insan hislerini denetim edebilir ve yanılsamalardan uzak bir formda çok daha memnun ve başarılı olabilir. Yalnızca bunu yanlışsız kullanmayı bilmek ve keşfetmek gerekir.

Bu etaplar hazırlık, kuluçka ve doğuş olarak sıralanır.

Hazırlık ‘Yaratıcı Düşünce’ çok düzgün bir hazırlık gerektirir. Bir mevzu hakkında düşünmeye başlamadan evvel o mevzu hakkında kâfi bilgi ve birikime sahip olup olmadığımızı anlamamız gerekir. Bu evrede bahis ile ilgili gerekli araştırmalar yapılır. Hazırlık kademesi denetimli ya da denetimsiz formda olabilir. Zihin bu süreci yaparken tam manası ile hazır ve nazır olmalıdır. İnsan daima olarak bilgi alan ve bu bilgiyi yorumlama yeteneğine sahip bir varlıktır. Fark etmeden ömrün içinde, seyahat ederken, sohbet ederken ya da uyurken bile aslında yaratıcı fikir sürecinin ön hazırlığını yapabilir.

Kuluçka, aslında bu etap sürecin en pasif noktasıdır. Bilinenin tersine yaratıcı fikir ve fikirler daima çalışarak gelişmez. Yaratıcılık biraz tembellik ister kelamının tam olarak bu basamaktan ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Gerekli bilgi toplama süreci yapıldıktan sonra zihin bu bilgiler ile baş başa bırakılır. Edindiğimiz tüm bilgileri bir anda özümsememiz ve içselleştirmemiz çok zordur. O açıdan bir müddet bu bilgiler zihnimizde olması gereken yerlerini alır ve bir sonraki yaratıcı üretim süreçleri için sırasını bekler.

Bu süreç aslında bir mevzuyu düşünmediğimizde bile beynimizin hâlâ onunla art planda ilgilendiğinin ispatıdır. Bu açıdan bu noktayı, şuur dışı süreç noktası olarak da isimlendirebiliriz.

Fikrin Doğuşu, sancılar çekildi, edinilebilecek tüm bilgiler edinildi ve gereğince beklendi. Artık doğum vakti, Evet, beyin tüm gücü ve kapasitesi ile siz farkında olduğunuz anda ya da olmadığınızda daima olarak bu fikir için çalıştı. Artık eldeki datalar ışığında yeni fikirlerin doğma vakti. Kıvılcımlar çakar ve ansızın güya fikir ve tahliller zihinde beliriverir. Bu evre evvelki basamakların yalnızca sonucudur. Sonuç evresi en heyecanlı ve en keyifli vakitlerden biridir. Beyinde fırtınalar kopar ve algıladığı, anladığı kadarı ile sizlere birçok fikir ve tahlil önerisi getirir.

Fikrin doğuşu jetonun düşmesidir. Kuluçka sürecinin bittiğini buradaki zilin çalması ile anlar insan.

Birçok buluş ansızın birilerinin aklına gelmiş üzere anlatılır. Örneğin Newton’un meşhur ağaçtan düşen elma kıssası ya da Arşimet’in banyoda suyun kaldırma kuvvetini yalnızca bir ördeğin yüzmesine bağlaması üzere:) Öykü anlatıcıları insanlara keyifli gelen şeyleri anlatmakla mükellef olsalar da ne Newton ne de Arşimet buluşlarını yalnızca bir ağaç altında uyurken ya da banyo yaparken bulmadı. İşte yaratıcı niyet dediğimiz sürecin kuluçka etabının tam olarak ispatı ve fikrin doğuşu bu iki bilim insanında net bir halde görülebilir. Ağaçtan düşen elma ya hitisinin işaretidir yalnızca. O sürece kadar bu iki bilim insanı yüzlerce, binlerce makale okumuş, onlarca deney yapmış ve senelerce bu fikir da suyun üzerinde yüzen oyuncak ördek bu etabın için emek vermişlerdir.

Hikâyeler çok keyifli ve kıssa anlatıcıları da bir o kadar yetenekli o denli değil mi? İnsan ne olursa olsun işin eğlenceli ve etkileyici istikametine odaklanıyor. Meğer iki bilim insanı da o sürece kadar çok emekler harcadı, acılar çekti, bekledi ve şimdi sahiden yaşanıp yaşanmadığı bile muhakkak olmayan o sembolik olaylar işin sonucunu belirledi.

Fikirler kuvvetli ve kapsamlı bir sürecin en sonudur ve aniden ortaya çıkarlar. Değerli olan o ana kadar hazırlık ve kuluçka sürecinde işin hakkını vermektir.

Sevgilerimle! Dizaynla Kalın.

Facebook

Twitter

Instagram